Kuzeydeki Kırgızlardan gelen bu yıkımdan sonra Uygurlar
Ötüken’i terk ederek daha önce ticaret nedeniyle yabancısı olma dıkları güneye,
Tarım havzasına yerleşmişler ve burada merkezi Koço olan yeni bir devlet
kurmuşlardır. Moğol zamanına kadar süren Koço Uygur Kağanlığı (840-1250) hiçbir
döneminde güçlü bir imparatorluk olamamışsa da tarihte üstlendikleri rol,
kültür alanındaki başarıları olmuştur. Onun içindir ki Uygur kültürü Cengiz’den
sonra da epeyce bir zaman devam edebilmiştir. Bu nun da temelleri gayet tabiî
ki 744-840 arasında atılmıştır.
Uzun zamandır Tibet baskısı altında yaşayan Çin imparatoru, dengeleyici güç olarak tasarladığı bu devleti -kendisine bağlı olması koşuluyla da olsa- hemen tanıdı ve Uygurların Tarım havzasının öteki ucuna (Kaşgar’a) kadar yayılmasına ses çıkarmadı. Mani dini ilk Uygur Kağanlığı’nın çöküşüyle rağbetten düşmüş, Koço’da Budizmden sonra ikinci din olmuştur. Türklerin Budizmle tanışmaları Uygurlarla olmamıştır. Budizm ve bununla ilgili olarak Bumın’in ikinci oğlu Muhan Kağan (553-572)’ın adı 572-580 yılları arasındaki I. Köktürk Kağanlığı’ndaki olayların anlatıldığı Bugut yazıtında ve Çin kaynaklarında geçmektedir. Çin kaynaklarında Muhan için Çin’in başkentinde (Çan-gan) bir Türk tapınağı yaptırıldığı haber verilmektedir. Türkler arasında Budizm konusundaki en önemli olay ise Muhan’ın kardeşi Taspar Kağan’ın (572-581) Budizmi Çinli rahip Hui-lin’in telkinleriyle kabul edip ardından manastırlar yaptırması ve Kuzey Çin imparatorundan dinî kitaplar göndermesini istemesidir. Bir sutra’yı (Nirvanasutra) Türk diline çevirmek için ilk girişim bu döneme rastlar. Bugün için elde bulunmayan, ancak Çin kaynaklarında varlığından bahsedilen bu sutranın hangi harflerle yazılmış olduğuna dair en ufak bilgi yoktur.
Ayrıca söz konusu dönem içerisinde 627-643 yılları arasında Çinli seyyah Hsüang-tsang’ın Pekin’den Hindistan’a yaptığı yolculuğu anlattığı seyahatnamesi önemli bilgiler vermektedir. Bu eser daha sonra Uygurlar tarafından Uygurcaya da tercüme edilmiştir. Bu seyahatnamede Türklerin yaşamış olduğu bölgelerdeki âdet, gelenek-görenek ve etkili olan dinlerden; Budizm, Zerdüştlük ve Şamanizmden bahsedilmektedir. Hsüang-tsang kendisi bir Budist rahip olduğu için özellikle Budizmle ilgili noktalara daha çok yer vermiştir.
Taspar’dan sonraki Köktürk Kağanları da Budizmin koruyucuları olup yayılması için gerekli gayreti göstermişlerdir. I. Köktürk dönemi Budizmin hayat alanı olarak adeta bütün Türk yurdunu seçmiştir. Kısacası Uygurların Budizmle tanışmaları, Manizheizmle tanışmalarından öncedir. Hatta Uygurlar, 1209’da Cengiz Devletine dahil olunca Moğolları da Budizme alıştırmışlardır. II. Uygur Devleti Cengiz dönemine kadar yaşar. Cengiz’in oğullarından biri olan Çağatay’ın kurmuş olduğu ve ahalisinin ‘Çağatay Ulusu’ diye adlandırıldığı devlet zamanında Uygurların merkez tuttukları şehre Koço (Huo-chou) adı verilmiştir. Daha öncesinde şehrin adı Kao-ch’ang idi. Burada devlet kuran Uygurlar da, Kao-ch’ang Uygurları olarak kaynaklarda geçmektedir.
Cengiz istilası sırasında binlerce yıllık kültür eserleri ve sulama tesisatı yıkılmış, binlerce yıllık çalışma sayesinde meydana getirilmiş olan mamur vahalar daralmıştı. Bu yüzden Türkler daha küçük yerlere sıkışarak oturmak zorunda kalmışlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder