12 Nisan 2013 Cuma
Uygurlar'ın Mimari Anlayışı
Maniheist mabetler, kubbe ve köşe tromplariyle İran ateşgahları biçiminde yapılıyordu Hoço’da bir saray harabesinde tonozlu ve kubbeli kısımlar görülür Duvarlar, yontulmamış taşlardan harçla örülmüştür Sirkip’de kule biçimde bir yapı nişler içerisinde Buda figürleriyle bir Hint stupasından başka bir şey değildir Buda ve Mani dinleri gibi Hint ve İran mimarî şekilleri de yan yanadır Hoço yakınında bulunan kubbeli yapılar mezar anıtlarıdır Kubbe İran’dan gelmiş olabilir, fakat bu zamanlarda İran’da mezar yapısı yoktur Zerdüşt dininde ölülerin gömülmesi düşünülemeyeceğinden mezar fikri doğmamıştır Uygurlar bu kuleli mezar yapılarıyla ilk türbeleri meydana getirmiş oluyorlar Komul civarında lli-Köl’de, mâbet olması gerekli diğer bir kubbeli yapıda tromp yerine köşeye ilk defa bir üçgen konulmuştur ki, bu İran’da bilinmeyen bir şeydir Halbuki, Türk Üçgenleri sonra Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde ehemmiyetli bir rol oynamıştır
Uygurlar umumiyetle iki kanatlı kapı ile açılan ve küçük bir evcik şeklinde giriş yeri olan, yarı yükseklikte duvarla çevrili evlerde oturuyorlardı. Evler yarım metre yüksek bir tuğla Duvar üzerinde yükseliyor, uzun kenarın ortasında bir merdiven yukarı götürüyordu. Asıl ev çok defa tek katlı, duvarlar masif örgülü, pencereler ilk zamanlarda yuvarlak kemerli, sonraları dört köşeli idi. Bayramlarda evin dört köşesine dışarıdan kızıl-kahverengi perdeler konuluyor, bunlar duvar köşelerinde toplanıp, düğümleniyordu. Çin evlerini andıran ağır, kiremitli, dik sırtlı çatının iki ucu bir kuş (belki föniks, ateş kuşu) biçiminde nihayetleniyordu. Çin’de, bu ejder başıdır Dik sırtın ortasında Çin’deki gibi çok defa alev şeklinde inciden bir nazarlık yükseliyordu. Çatı süslü ve kırmızı renkli idi, fakat Çin’deki gibi ağır dekorlarla yüklenmemişti. Bir üst kat yapılırsa, bu, çok defa hafif korkuluklarla pavyon biçiminde oluyordu. Çevre duvarları ile ev arasında ağaçlarla bahçe, binek ve yük hayvanları için yer bulunuyordu. Doğu Türkistan, eski Uygur ülkesinde kayalara oyulmuş binlerce mâbet vardır. Bunların duvarları ve tavanı fresklerle süslüydü. Fresklerden çoğu Alman Turfan araştırıcıları tarafından sökülerek Berlin Etnoğrafya Müzesi’nde duvarlara yerleştirilmişti. Son harpte bunların büyük bir kısmı yok olmuş, fakat kitaplarda resimleri kalmıştır Fresklerin konusu esas itibariyle Budizm’dir. Buda MÖ 560 yıllarında Hindistan’da yeni dinini yaymıştır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder